Sayfalar

30 Aralık 2010 Perşembe

Petrol Dosyası - 1

Türkiye'de otomobilinize 100 TL'lik yakıt satın aldığınızda bunun 50-70 TL'si devlete vergi olarak gitmektedir. Geriye kalan 30 – 50 TL'lik satış değerinden de devletin aldığı vergileri düşünürsek, maliyenin en önemli finansman kaynaklarından birinin petrole dayandığı ortaya çıkmaktadır. Petrolden elde edilen KDV ve ÖTV toplamı 2009 yılı için 35 milyar TL'dir. Devletin 2009 yılında dolaylı ve doğrudan olarak yaklaşık 113 milyar TL vergi topladığı düşünülürse, petrolden elde edilen dolaylı verginin toplam vergi içindeki payının %31 olduğu anlaşılmaktadır. Buna akaryakıt şirketlerinden alınan doğrudan vergiler de dahil değil üstelik. Dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmamızın, en büyük vergi oranlarına sahip olmamızın ülkemizde pek de itiraz konusu olmaması çok şaşırtıcıdır. Hal böyle olunca da, hükümetler yükselen fiyatlara tedbir almak yerine topladığı vergileri nasıl oya dönüştüreceklerinin hesabını yapmakta, kömür ve beyaz eşya yardımının yerini şimdilerde kadınlara, öğrencilere, çiftçilere yapılacak yardımlar almaktadır.
Kurşunsuz benzinde vergi oranının %67 gibi olduğunu göz önüne alırsak, 100 TL'lik yakıtta 67 TL devlete, yaklaşık 10 TL akaryakıt dağıtım firmaları ve bayilerine gitmekte, geriye kalan 23 TL ise ham petrolü işleyip satan Tüpraş'a ya da diğer uluslar arası satıcılara gitmektedir. 10 TL' nin 6 TL'si bayilere, 4 TL'si ise dağıtım şirketine gitmektedir. Tüpraş, piyasaya satılan işlenmiş petrolün %70'ini temin etmektedir. Yani fiyatı belirleyen en önemli kuruluştur. Beş dağıtım şirketi; Petrol Ofisi, BP, Shell, Total ve Opet piyasanın %90'ını kontrol etmektedir. Bilindiği gibi Tüpraş özelleştirilmiş, Koç gurubunun kontrolüne geçmiştir. Aydın Doğan'a satılan Petrol ofisi ise dağıtılan toplam petrolün %40'ını kontrol etmektedir. Yani piyasaya şöyle bir bakıldığında, Türkiye'de büyük kartellerden devlete kadar petrolden hiç de etik olmayacak şekilde büyük gelir elde eden önemli bir kesim vardır.
Gelelim petrolün uluslar arası piyasalardaki durumuna. Ham petrol fiyatları son senelerde ciddi bir yükseliş göstermektedir. 2000 yılında 27 USD civarında olan ham petrol varil fiyatı bugün 90 USD' ye ulaşmıştır. Yani 3 kattan fazla bir artış söz konusu. Peki bu artış nasıl olmaktadır, fiyat nasıl belirlenmektedir? İşte cevabı:
Petrol fiyatları arz-talep ilişkisine göre belirlenir. Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) üretimi kontrol ederek yani piyasaya arz edeceği petrol miktarını belirleyerek petrol fiyatının belirlenmesinde kilit rol oynamaktadır. Geriye piyasadaki talebin oynadığı rol kalmakta gibi görünse de büyük bankalar ve hedge fonların spekülasyonları sebebiyle fiyatların %60 oranında “şişirilmiş” olduğu ileri sürülmektedir. Bunun nasıl olduğunu anlamak için önce sistemin nasıl işlediğini öğrenmek gerekiyor. F. William Engdahl durumu aynen şöyle anlatıyor:
“İlk olarak Londra ve New York'daki uluslar arası petrol borsasının rolü önemlidir bu oyunda. New York'daki Nymex ve Londra'daki ICE Futures, serbest biçimde satılan petrolün küresel referans fiyatını kontrol eder. Bunu, ham petrolün iki derecendirmesinin – West Texas Intermediate ve North Sea Brent – vadeli işlemler sözleşmeleri yoluyla yapar.
Üçüncü olarak yeni bir petrol borsası olan Dubai Mercantile Exchange (DME) vardır ama o da, Nymex'in kontrolündedir. Bütün kilit personeli İngiliz ve ABD vatandaşlarıdır.
Brent, küresel petrol piyasalarında her gün üretilen ham petrolün değerlendirmek için spot ve uzun vadeli sözleşmelerde kullanılır. Brent fiyatı özel bir petrol endüstri yayını olan Platt's' da yayınlanır. Rus ve Nijeryalı menşeli olanlar dahil başlıca petrol üreticileri, ürettikleri petrolün referans fiyatını Brent'e göre belirlerler. Brent Avrupa ve bazı durumlarda Asya için kilit bir değer sunar.
WTI tarihsel olarak ABD ham petrol sepeti olmuştur. Sadece ABD vadeli petrol işlemleri için değil, ABD üretimi için de kilit bir referansdır.


Bütün bunlar oldukça güzel ve resmidir. Fakat bugün petrol fiyatlarının belirlenişi, Goldman Sachs ya da Morgan Stanley gibi bir avuç belli başlı firmanın yürüttüğü karanlık bir işlemdir. “Kağıt petrol” denen tuhaf dünyada , gerçekte petrol tahvillerini kimin aldıp, kimin sattığını ya da fiziki petrol fiyatlarını belirleyen türev sözleşmeleri sadece bu bankalar bilmektedir.
Onyılı aşkın bir süredir uluslara rası vadeli petrol piyasalarındaki düzensiz gelişim sebebiyle petrol fiyatlarında spekülatif bir balon oluşmuştur.
Petrol tahvil piyasası ve Londra ve New York piyasalarının ortaya çıkışı fiyat kontrolünü OPEC'den alıp Wall Street' e vermiştir.
ABD'de bir Varlığa Dayalı Menkul Kıymet Ticareti Komisyonu diyebileceğimiz kuruluş vardır: CFTC. Bu komisyon -kağıt üstünde- Kongre'nin talimatıyla, Varlığa Dayalı Menkul Kıymet Sözleşmesi (CEA)'ya uygun olarak fiyatların spekülatif manipulasyonlarla değil, arz-talep dengesine göre belirlenmesini sağlar.
2006 yılında Bush yönetiminin CFTC'si Londra'daki ICE'ye (elektronik enerji borsasının lider operatörü) ABD ham petrol vadeli işlemlerinin Londra borsalarında yapılması yetkisini vermiştir. Böylece petrol piyasalarında manipulasyonun önü açılmış oldu.
ABD'de ABD enerji varlıklarıyla işlem yapan kişiler, ICE borsası sayesinde ABD piyasasının denetleme ya da raporlamalarından korunmuş oluyorlar. 2006'da itibaren fiyatlardaki hızlı yükseliş ile ABD'deki ICE petrol işlemleri arasında ciddi bir ilişki vardır. Şu da unutulmamalıdır ki, Londra'daki ICE, Atlanta Georgia'daki bir ABD firmasına aittir.
Son zamanlarda enerji fiyatları yükselince büyük mali kuruluşlar ve özellikle hedge fonlar bundan yararlanmak için enerji varlıklarına milyarlarca dolar akıttılar. Bu yatırımcılar, bu varlıkların üreticisi ya da tüketicisi değil, sadece fiyat değişikliklerinden yararlanmak isteyen spekülatörlerdir. Ham petrolün, vadeli işlemler borsasında bu yolla büyük bir talep görmesi de tıpkı fiziki petrol ihtiyacının fiyatı etkilemesi gibi fiyat artışlarına sebep olmaktadır.
Goldman Sachs ve Morgan Stanley ABD'deki enerji ticareti yapan en büyük firmadır. Citigroup ve JP Morgan Chase ise piyasadaki başlıca oyunculardır ve bir çok hedge fonu fonlarlar.
2006 yılında piyasada petrolün varil fiyatı 60 USD iken, Senato'nun yaptığı soruşturmaya göre bunun 25 USD'si tamamiyle finansal spekülasyondan kaynaklanıyordu. Bugünkü yaklaşık 90 USD seviyesindeki petrolün 50 USD'sinin spekülasyondan ibaret olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak şu anda ABD'li ham petrol yatırımcıları önceki yıllara göre çok büyümüşlerdir. Büyük spekülatif petrol yatırımları hem ham petrol arzını hem de ham petrol fiyatlarını artttırmıştır”


Kaynaklar: