Sayfalar

26 Kasım 2010 Cuma

Parola: Vatan, İşaret: Namus... Aksi Halde Sen Yoksun, Hiçbirimiz Yokuz!




Attila İlhan: Bir milleti uyandıran adam! Sayesinde Atatürk'ü öğrendiğim, “dip dalgası” kavramının mucidi, batılılaşmanın karşısında nasıl ve neden dik durmamız gerektiğini bize “Gazi” dönemiyle ispatlayan adam.

Avrupa Birliği'ne gireceğiz diye devletin Medine dilencisi konumuna düşürüldüğü, özelleştirme adı altında ülkenin kaynaklarının ve kar yapan en büyük kuruluşlarının yabancı sermayeye hediye edildiği, ülke topraklarının satıldığı, askerlerimizin başına çuval geçirildiği, “demokratikleşme”yi savunan kimi STK'ların ABD'den para yardımı aldıklarının ortaya çıktığı kritik bir dönemde vatan ve namus diyerek herkesi bir araya getiren Attila İlhan'ı unutmak hiç mümkün müdür?

Kitapları, romanları, şiirleri, makaleleri ve sohbetleriyle bizi "kendimize getiren" Attila İlhan'ın bana göre düşüncelerinin temelleri şöyleydi:

Attila İlhan'ın en temel fikri, Atatürk'ün ölümüyle birlikte Türkiye'nin içte ve dışta farklı siyasetler izlemeye başlaması, Atatürkçülüğün rotasından sapılmaya başlanmasıdır. İnönü dönemiyle birlikte Atatürkçülüğün içeriğinin boşaltılarak sadece laiklik meselesi haline getirildiğini, ulusal kültür konusunun ortadan kaldırıldığını anlatır: “O zamana kadar Türk kültürü, Türk tarihi üzerine olan lise tahsili birden bire Yunan - Latin eğitimine dönmüştür. Bu dönüş yeni yetişecek öğrencileri Batılı heves ve heyecanlarına kaptırmaya başladı.”

Esasen Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren başlayan kendine güvensizlik psikolojisi hatta mandacılık fikirleri Batılı emperyalistleri mağlub ettiğimiz Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bile bir çok zihnin derinlerinde yer alıyordu. Hayatını Batı ile mücadeleye adayan Atatürk'den sonra Batı ile ve yeni yeni moda olan ABD ile ittifak kurmadan hiçbirşey başarılamayacağına olan inanç, onların her istediklerini yerine getirme "politikası" ile güçlenmiştir.

Attila İlhan, “Türkiye'nin başından Batı belası hiç bir zaman eksik olmamıştır” der. Musul-Kerkük olayında Milletler Cemiyeti kararına rağmen İngilizlere rest çekerek “gerekirse savaşırız” diyen Gazi'ye karşılık, sonradan para karşılığı Musul-Kerkük ve Süleymaniye İngilizlere devredilmiştir.

Atatürk'ün sağlığında Türkiye Batıyla hiç bir anlaşma yapmamış. Batıyla ilk anlaşma Atatürk'ün ölümünden sadece 144 gün sonra İsmet Paşa tarafından yapılmış.

Özellikle Batıyla ilişkiler konusunda olmak üzere Gazi ve İsmet Paşa arasında derin fikir ayrılıkları olduğunu anlatır bize. Hatay konusunu şöyle anlatıyor:

“Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa Hatay meselesinde birbirine giriyor. Çünkü İsmet Paşa’ya göre, biz Hatay meselesinde diretirsek Fransa’yla savaşacağız. Çünkü Fransa Suriye’de o zaman. Suriye bir Fransız sömürgesi. Peki Mustafa Kemal Paşa ne düşünüyor? Hatta o benim çok hoşuma da gidiyor. Tam da Paşa’ya yakıştırabileceğim bir tavır: Fransız sefirini Ankara’da çağırıyor, karşısına oturtuyor. Bir tarafında grup halinde Balkan Paktı devletlerinin genelkurmay başkanları, öbür tarafında Sadabat Paktı devletlerinin genelkurmay başkanları var. Fransız’a diyor ki: “Biz bunu istiyoruz.”
Siz görebiliyor musunuz olayı? Bu bir, ‘büyük devlet’ olayı. Türkiye büyük bir devlet. Bu insanlar da O’na katılıyor: “Hatay meselesinde Türkiye haklıdır.” Peki, Gazi hiç düşünmüyor mu Fransa ile savaş çıkar diye. Bunu Fransız sefirine de söylüyor. O zaman Suriye’nin dışişleri bakanı Türkiye’ye geldiğinde ona da söylüyor. Diyor ki “Fransızlar size verdikleri sözleri tutmadı, sizleri bağımsız kılmıyorlar.”
Mustafa Kemal Paşa, Fransa Dışişleri Bakanı geldiğinde “Üstüme varırsanız girerim” diyor. Yani oraya girecek, Suriye’ye girecek. Kurtulduktan sonra çıkarım diyor. Çünkü Gazi bir devrimci. Ve “O” Fransız devrimcisi. Yani milletler, devletler eşittir, hür olmalıdır, buna inanıyor. İnandığı için de kurtarırım ama çıkarım diyor.
Fransa harp eder miydi, edemez miydi?... Gazi diyor ki: “Edemezdi.” Fransa’da hükümet laik bir hükümet. Sermaye üstüne gidiyor fena halde. Bunu bırak, bir tarafında Hitler, Mussolini var, bir tarafında Franko var. Kendi derdine düşmüş durumda, gelip Suriye’de Hatay için harp edemez diyor. Doğru.”

Türkiye'nin büyük devlet olduğunu, buna göre hareket etmesi gerektiğini hep bu örneklerle anlatır. Dünya ekonomileri içinde 16. sırada, savunma örgütleri içinde 6. sırada olan bir devlete yakışan şekilde hareket edilmelidir.

Attila İlhan, Rus devriminin önderlerinden Sultan Galiyev'in Türk dünyasını birleştirme, bir “Turan Sosyalist Cumhuriyeti” kurma düşüncesiyle Atatürk'ün düşüncelerinin paralelliğini ortaya koyarak, Avrasya'daki unsurlara batının truva atı olarak değil, Müslüman ve Türk kimliği ve düşüncesiyle yaklaşılması gerektiğine inanır. Ona göre esas sorun Doğu ve Batı arasındadır ve Galiyev de, Atatürk de bunu görmekteydi. İkisi de Batı emperyalizmine karşıydı. Bu hala geçerli olan bir bölünmedir ve Türkiye'nin çıkarı Avrasya'da kuracağı böyle bir birlikte yatmaktadır.

...........

Bu nereden geliyor, onu da söyleyeyim. İzmir’de gazetecilik yapıyorum o sırada. 1960’ların sonlarına doğru. Karşıyaka’da oturuyoruz. Araba ile gittiğim zaman Alsancak’tan dolaşıyorum. Alsancak’tan dolaşırken gözüme bir taş ilişti benim, dikili bir taş, etrafında bahçe. Gazetecilik o ya... Arabadan indim, gittim baktım bu ne diye. Üzerinde eski harflerle bir şeyler yazıyor. Ben eski yazı okuyamam. Onları tatbik ederek kağıda yazdım. Bu işten anlayan bir arakadaşa götürüp okuttum. “Vatan ve namus” yazıyor dedi. Oraya bir taş dikmişler. Niye dikilmiş bilmiyorum. Kurcalamaya başladım. 1922’de Fahrettin Paşa’nın süvarileri Manisa üzerinden İzmir’e giriyorlar. En önde Şerafettin Bey’in bölüğü var. Bu bölük Alsancak üzerinden Konak’a doğru gidecek ki, hükümet binasına bayrağı diksin. O yola girerken harap bir binanın içinde pusu kurmuş Yunanlılar ateş ediyorlar. Bu ateşle İzmir’e girmek üzereyken üç askerimiz şehit oluyor. İzmirliler bunu unutamıyorlar. Unutamadıkları için de bu abideyi dikiyorlar ve yazılabilecek yazıların en güzelini yazıyorlar. Çünkü İstiklal Savaşı’nın özeti o: Vatan ve namus. “Vatan ve namus” deyince gelmeyen zaten kahpedir. Bu çok açık.”