Sayfalar

26 Ekim 2010 Salı

Spor Sohbetleri... 26 Ekim 2010

H.Ö. Lig'de 9 hafta geride kaldı. Üç Büyükler için durum pek iyi gözükmüyor. Ne diyorsunuz?

B.B. Büyükler için lig zaten kötü başlamıştı. Hatırlarsanız herkes Aykut istifa etti edecek derken, ben fikstürde Galatasaray maçına kadar kolay maçları olduğunu ve durumu düzeltebileceklerini, Galatasaray'a en azından mağlup olmadıklarında Aykut'un ligin sonunu getirebileceğini söylemiştim. Trabzon'un iyi top oynadığını anlatmıştım. Söylediklerimiz birer birer çıktı aslında.


H.Ö. Galatasaray'a gelsek? Rijkaard kovuldu, yerine kurtarıcı diye Hagi geldi. Sizce Hagi başarılı olabilir mi?

B.B. Türkiye'de bir teknik direktörün başarılı olabilmesi için hem camia tarafından hem de futbolcular tarafından sevilmesi ve sayılması gerekiyor. Üstelik teknik direktör davranışlarıyla hem otoritesini korumalı hem de tutarlılık sergilemeli ki, oyuncuların güvenini kaybetmesin. Futbolcularla çok iyi diyalog kurması lazım. Galatasaray'ın elinde Türkiye'nin en pahalı ikinci kadrosu var. Her mevkide çok kaliteli oyuncuları var. Ama bu kadroyla Avrupa'dan daha yolun başında elenmişsen ve ligde oynadığın sekiz maçın dördünü kaybediyorsan, ortada ciddi sorunlar var demektir. Rijkaard'ın, bu sorunların üstesinden gelemeyeceği belli olmuştu. Bu yüzden gönderildi. Fenerbahçe derbisinde Hagi'li Galatasaray'ın elde ettiği başarının taktikle, teknik direktörlük başarısıyla falan izah edilebilecek bir yanı yoktur. Futbolcular sahada azimle mücadele ettiler, defansta, orta sahada her yere bastılar. Galatasaray'ın o maçta başarısı sadece buydu. Hagi çok iyi oyuncuydu ama teknik direktörlük başarısı neredeyse sıfır. Bence Tugay'ın oyuncularla kurduğu iletişim daha yararlı oluyor.

H.Ö. Sezona bomba gibi başlayan Beşiktaş'a ne oldu da büyü böyle bozuldu? Şu an ligde kovulan Rijkaard'ın takımıyla aynı puandalar.

B.B. Daha önceki konuşmalarımızda da söyledik. Beşiktaş'ın defansı rakip oyuncular için altın madeni. Defansta, araya atılan toplar sıkıntı yaratıyor. Bu her maçta böyle. Arkaya sızabilen rakip çok kolay gol atabiliyor. Shuster'in defansı önde kuran ve rakibe baskı yapmaya dayalı bu taktiği uygulayabilmesi için birincisi hatasız oynayan çok iyi bir kaleciye ihtiyacı vardı ki, Hakan ve Cenk bunu bir süre sağladılar; ikincisi de çok iyi defans oyuncuları ve defans kurgusu. Ne yazık ki Hakan anormal derecede hata yapmaya başladı, takımın en iyi savunmacısı Sivok sakatlandı. Yine defansta Erhan sakat, Ekrem zaten yok. Üstüne şimdi de Ferrari sakatlandı. Yani bu kurguyu planlayabilecek oyuncular ortada yok. Bu yüzden de takım çok gol yemeye başladı. Bir de üstüne takımın en büyük silahları sakatlandı. Defansın yarısı yok, üstüne Guti ve Quaresma'nın eksikliği binince Porto karşısına umutsız bir görüntüyle çıkıldı. Buna rağmen takım bence çok iyi oynadı. İnönü'nün baskıcı atmosferinde şaşkına dönen Porto'yu neredeyse sahasına hapsettiler. Maçı resmen Hakan Porto'ya hediye etti. Hakan o hatayı yapmasaydı, bence Hulk o hünerlerini sergileyebileceği açıkları bulamayacaktı. Porto maçının fiziki ve mental yorgunluğu kendisini Kayseri maçında hissettirdi. Durumun düzelebilmesi için sakatların iyileşmesi şart artık.