Sayfalar

30 Ağustos 2010 Pazartesi

Faust

Johann Wolfgang von Goethe (28 Ağustos 1749 – 22 Mart 1832)


Kuran' ı hatmetmiş, Doğu' yu ve İslam' ı gerçekten anlayabilmiş nadir Batılılardan biri olan Goethe, hem şair, hem yazar, hem avukat, hem politikacı, hem de bir doğa bilimcisiydi. Batı' nın en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilir. 

Mehr Licht demiş bu bilge adam ölürken, “ışık, daha çok ışık!” Goethe ölürken ışığı ne yapacaktı, bunu onun bildiklerini bilemeyen bizlerin anlayabilmesinin çok zor olduğunu düşünüyorum. Ama Goethe' yi biraz olsun anlayabilmek elimizde. Faust adlı eserini ömrü boyunca yazmış ve ölümünden kısa bir süre önce bitirebilmiş. Yani Faust' u anlayabilirsek, Goethe' yi de tanıyabiliriz belki.
Goethe, kendisinden önce de çokça işlenen Faust hikayelerini yeniden yorumlamıştır. Bu hikayelerin ortak teması “ruhunu şeytana satan adam” dır. Goethe' nin Faust' u hukuk, felsefe, doğa bilimleri ve teoloji konusunda çok ileri derecede bilgi sahibi olan bir karakterdir. Ne var ki, bu kadar çok şey bilmesi Faust' u mutsuzluğa sürüklemiştir. Ne bilmekten dolayı bir tatmin yaşayabilmekte, ne de dünya zevklerinden bir tad alabilmektedir. “Bilgi artınca şüpheye yol açar” (Goethe) sözünde olduğu gibi inancını kaybetmeye başlar. Herşeyin çok boş gelmesi neticesinde büyüye yönelir. Tam da bu sırada Mefistofeles (Şeytan) Tanrı ile yarış halinde Faust üzerine bahse tutuşurlar. Mefistofeles, Faust' u tamamen baştan çıkarabileceğini, mutlak bir sapkınlığa sokacağına inanır. Tanrı ise Faust'un özündeki iyilik neticesinde eninde sonunda doğruya ulaşacağını söyler. Ama Mefistofeles' i bu deneyinde serbest bırakır.
Mefistofeles, Faust' a görünerek, kendisiyle yapacağı bir anlaşma karşılığında ona dünyevi zevkleri ve hazzı vaad eder. Bu zevk ve hazların kendisini mutlu kılacağını ve hep bu şekilde yaşamak isteyeceğini iddia eder. Faust, ruhunu şeytana satma karşılığında bu macerayı yaşamayı kabul eder. Eğer bu dünyevi zevkler neticesinde “dur geçme zaman, ne güzelsin” derse, şeytan hem iddiayı kazanacak hem de Faust'un ruhuna sahip olacaktır.
Mefistofeles, Faust' u o zamana dek hep kapalı kaldığı odasından çıkararak, hiç tatmadığı şeyleri yaşatmak için hiç gitmediği meyhanelere götürmüş, içmediği içkiler içirir. Ve kendisine gençlik iksiri içirerek 25 yaşına dönmesini sağlar. Faust' un karşısına masum bir kız olan Margeret çıkar. Faust ona aşık olur. Bundan sonra büyük bir trajedi başlar. Mefistofeles' in oyunlarına gelen Faust Margeret' i kirletir, Margeret' in ağabeyini öldürür. Margeret de katil olur hapse girer. Ama tevbe ederek Faust' tan ayrılır.
Faust daha sonra Mefistofeles' in harikaları sayesinde eski çağlara gider, Truvalı Helen' e ulaşır ve ona aşık olur. Ne var ki, bu girişim de başarısızlıkla sonuçlanır. Faust yine mutlu değildir. Yavaş yavaş uyanmaya başlar. En sonunda şeytanla birlikte yardım ettikleri Kral tarafından verilen toprakların verimli hale gelmesinin onu çok mutlu ettiğini anlar. “Dur geçme ey zaman” diyerek ölür. Yani Faust dünyevi mutluluğu bir şey yapmakta bulmuştur. Mefistofeles iddiayı kaybeder, Tanrı Faust' u cennete alır. Burada Margeret'e kavuşur...

“Eğer Tanrı başka türlü olmamı isteseydi, beni başka türlü yaratırdı”
- Goethe